Uhud Dağı
Hakkında
Medine-i Münevvere’nin kuzeyini kuşatan Uhud Dağı, 8 km uzunluğunda ve 110 m yüksekliğindedir. Mescid-i Nebevi’ye yaklaşık 5 km. uzaklıkta bulunan bu dağ, bölgedeki diğer dağ silsilelerine bağlı olmadığı için tek başına konumlanmış ve Uhud adını almıştır. Günümüzde doğuda Medine Havaalanı yolu ve batıda Tarîkuluyûn ile çevrilen Uhud, gelişen şehrin bir parçası hâline gelmiştir.
Uhud Dağı, İslam tarihinde önemli bir safha olan Uhud Savaşına ev sahipliği yapmıştır. Bedir Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğrayan Kureyşliler, Bedir’den bir yıl sonra intikam amacıyla 3.000 kişilik bir ordu ile Medine’ye yürüdüler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), başlangıçta Medine’de savunma yapmak istese de bazı genç sahabilerin ısrarı üzerine 700 sahabi ile Uhud’un eteklerine hareket etti.
Savaşta stratejik öneme sahip Ayneyn Tepesine 50 okçu yerleştirildi ve Rasülüllah (s.a.v.) onlara hiçbir talimat gelmedikçe yerlerinden ayrılmamalarını emretti. Müslümanlar başlangıçta üstünlük sağlasa da okçuların tepeyi terk etmesi üzerine müşrikler arkadan saldırdı ve savaşın seyri değişti. Bu zorlu harpte Peygamber Efendimiz’in dişi kırıldı, dudağı ve yanağı yaralandı; 70 sahabi, aralarında Hz. Hamza’nın da bulunduğu şekilde şehit oldu. Şehitler Uhud Dağı’nda defnedildi ve Rasülüllah Efendimiz onların namazlarını kıldırdı.
Uhud Şehitlerini Ziyaret
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zaman zaman Uhud Şehidliği’ni ziyaret eder, şehitler için dua eder ve ashabını da ziyaret etmeye teşvik ederdi. “Sabrettiğiniz için size selam olsun, ahiret saadeti ne güzeldir” (Ra’d, 24) ayetini yüksek sesle okurdu. Ziyaret sırasında Efendimiz, “Ben sizin Allah katında diriler olduğunuza şahidim… bunları ziyaret edin ve selamlayın” buyurmuştur.
Uhud Şehitliği, tarih boyunca halifeler ve sahabeler tarafından da ziyaret edilmiştir. Hz. Fatıma validemiz, amcası Hz. Hamza’nın kabrini düzenli olarak ziyaret eder, dua ederdi. Sa’d b. Ebû Vakkas ise ayrılırken mutlaka üç kez selam verir ve diğerlerine de selam vermeyi öğütlerdi.
Uhud Şehitliği’nin Tarihi ve Yapıları
Şehitliğin bazı mezarları sel yatağı ve kanal nedeniyle 46 yıl sonra Cennetü’l-Bakî’ye nakledilmiştir. Hz. Hamza başta olmak üzere bazı kabirler ise Uhud’da kalmıştır. Emeviler ve Abbasiler döneminde, Rasülüllah Efendimiz’in hatıralarının korunması için çeşitli çalışmalar yapılmış; kabirlerin üzerine kubbeli yapılar ve açıklayıcı işaretler konmuştur.
Abbasi Halifesi Nasır Lidinillah, Hz. Hamza’nın mezarını türbe hâline getirmiş ve yanında Mus’ab b. Umeyr ile Abdullah b. Cahş’ın kabirleri de bulunmuştur. Bugün “Mescid-i Hamza” adıyla var olan mescid, Kubbetü’senâyâ ve Kubbetülmesrâ kubbeleriyle çevrilidir. Ziyaretçiler, Uhud Şehitliği’ni etrafı duvarla çevrili alan olarak görmektedir; kabirler ve türbeler dışında herhangi bir yapı bulunmamaktadır.
Uhud Dağı ve şehitlikleri, hem İslam tarihi hem de Medine-i Münevvere’nin manevi atmosferi açısından büyük öneme sahiptir.